Evlatla ilk maç

Futbolu seven her babanın hayalidir herhalde, evlatla bir maça gitmek. Bende de vardı, bugün "ciddi" manada ilk maçımıza gittik beraber. Ben gayet heyecanlıydım, onu da heyecanlandırmaya çalıştım, olduğu kadar artık. 

Premier League'de Fulham-Brentford maçını seçtik kendimize. Cumartesi 15.00, local derby. Oturduğumuz semtin de dahil olduğu Batı Londra'nın derbisi. Bir nevi mahalle maçıydı bizim için, anlamlı da olsun dedik. 

Bir önceki mahallemiz Kadıköy'de bu ilk deneyimi yaşamayı daha çok istedim açıkçası ama özellikle 3 büyüklerin stadyumları bana çok kaotik geliyor. Kalabalık fazla, polis çok aktif, o sebeple onu daha ileride deneyimleyeceğiz birlikte diye yazdık kenara. 

Craven Cottage'ı anlatmaya gerek yok, abidevi varlığını koruyor nehrin hemen kenarında, hava da Londra standartlarına göre gayet güzel olunca güle oynaya stadyuma gittik. Riverside'ı tercih edecektik ancak Johnny Haynes family area'yı önerdi bir arkadaşımız, iyi de oldu. Çok sayıda çocuk, çocuklara göre tasarlanmış minik de olsa bir iki görsel, keza futbolcuların eş ve çocukları derken daha rahat hissedilebilecek bir alandı, iyi oldu. Hem ahşap koltuklarda nostaljiyi, hem de aile ortamında maçı yaşadık. Daha çok ben yaşadım ya da. :)

Nostalji itibariyle Fulham'a ama muhit itibariyle Brentford'a daha yakınız, logodaki arı da Ali'yi daha fazla cezbetti, maçta da tercihini genel olarak o taraftan kullandı. 

Maçı Brentford 3-0 kazandı, Fulham maçı 2-0'a getiren penaltı öncesi 10 kişi kalınca maçın hikayesi de çıkmış oldu. Willian ve Traore'nin son bölümde oyuna girmeleri maça pek etki etmedi. Tabii ki bunların hiç biri benim hikayemden daha önde değil. Mutluyum. Kendi minik tarihime güzel bir not düşmüş olmanın verdiği o heyecan var. Ne güzel. 


Kendi gelenekselleşmiş pozuma onu da alet ederek yıllardır beklediğim fotoğrafı da çektik birlikte. Ayakları ne kadar da büyümüş...



 

Comments

Popular Posts